Yüceltilen gençler değil, genç kalmak!

Yüceltilen gençler değil, genç kalmak!

Prof. Dr. Erol Göka ve Rıdvan Tulum, Çabuk Konuşma’da bu ay, gençlik neden yüceltiyor sorusundan hareketle, günümüzde çok tartışılan “gençlik ve siyaset”, “gençlik ve gündelik hayat” meselesini konuştular. Rıdvan Tulum sordu, Erol Göka yanıtladı.

Hocam merhaba, şu soruyla başlayalım: Gençlik neden yüceltiliyor?

Rıdvancım, Önemsediğimiz şey gençlik değil, üzerine titrediğimiz şey de onlar değil; bizler sadece “genç kalmayı” yüceltiyoruz… Genç kalabilmeye, diri-aktif beden görünümüne dair müthiş bir olumlu hava var, sanki hayatın amacı o gibi. Gösteri ve görüntü toplumuna bağlıyorum ben bu durumu… Gösteri ve görüntü toplumuyla tüm narsistik enerji yatırımının bedene, fiziki görünüşe yapılması arasında sıkı bir bağlantı olduğu kanaatindeyim.

Gençleri hâlâ kimse takmıyor tam tersine neredeyse hiç olmadığı kadar gerontokrasi (yaşlılar yönetimi) söz konusu…

Gerçekten öyle mi hocam bu? Siyasi partiler gençlere göre inşa ediyorlar sanki söylemlerini, gençlerin çıkışlarını, linçlerini ve “doğrularını” çok fazla merkeze alıyorlar gibi geliyor bana.

Bak bu konuda haklısın; ama amaç yine gençleri yüceltmek değil, gençlerin oylarını kazanmak. Gençler hele hele henüz iş güç sahibi olmayan gençler, toplumların en büyük derdi. Onların yüksek enerjilerinin başka yerlere, özellikle isyankâr alanlara akmaması, bir biçimde sisteme katılmaları lazım. Sistem, fazla oya göre çalışıyor ve akıllıca PR ve propaganda ile genç oylarını kolayca elde etmek mümkün…

Elbette. Yine de mutlaka takip ediyorsunuzdur ve dini-felsefi tartışmaları gençler özelinde, Youtube kanallarında vb. Sanki, Z kuşağı özelinde “bilmek” yerini “biliyormuş gibi içine doldurmaya” bırakmış durumda. Bu özellikle gelecek yıllar için büyük bir tehlike değil mi?

Ahh dostum çok zorluyorsun beni. Tamam, hepsine tamam da bunlar gençlerin suçu mu? Bu felsefesiz, “iyi hayat nedir” diye sormayan, keyfe, hazza ve hıza dayalı dünyayı gençler mi kurdu Allah aşkına! Hem idealist gençleri yetiştiren, erdemi öne çıkaran bir yaşama tarzı koymamışsın gençlerin önüne hem de senin (yetişkinlerin) hazırladığı hayatı, onlar yaşıyor diye gençleri günah keçisi yapıyorsun! Gençleri sevmeden, gençleri hemen suçlu ve günahkâr ilan eden tutumlardan vazgeçmeden gençlik sorunlarına sağlıklı çözümler bulamayız. 70 yaşında insanlar genç olmak, genç görünmek için yapmadıklarını bırakmıyorlar suçlu yine gençler oluyor, ben de bunu anlamıyorum… Gençleri yine yaşlı Youtuberlar felsefe vs. diyerek daha kolay avlıyorlar diyorsan haklısın ama…

Aslında her ikisini de diyorum. Peki, yaşlıların kurduğu dünyada gençliği bu kadar da suçlamayalım diyorsunuz. Eski çağlarda çocuk ve yetişkin varken, gençlik tanımı aslında modern bir tanım bir yanıyla da. Bu yüzden tam bir tasnif ve tarif yaparken zorlanıyoruz sanırım. Yine de; gençliğin tanımı nasıl verilir sizce?

Tamamen katılıyorum söylediklerine. Gençlik bir toplumsal kategori olarak tamamen modern dönemde ortaya çıktı. Geleneksel zamanlarda akil baliğ olan herkes aynı anda yetişkin topluma da katılır, sadece fiziki ve cesaretle ilgili özellikler kadın-erkek ayırt etmeksizin “delikanlılık” olarak anılırdı. Modernleşme ile, özellikle eğitimin ve ebeveyne bağımlılığın uzaması ile birlikte gençlik apayrı bir toplumsal kategori, bir alt-kültür hâline geldi. Şu geldiğimiz noktada gençliği tanımlamak çok müşkül bir hâle dönüştü. Bir yandan henüz iş güç, toplumsal mevki, ideolojik-siyasi bir bakış, bir kimlik sahibi olmak için gereken süre uzamaya devam ediyor. Bir yandan da yetişkin gibi davranabilmenin süresi de uzuyor. Sündükçe sünüyor gençlik süresi… Ekonomik olarak ailesine bağımlı olmayı sürdüren, henüz sağlam bir kimlik edinememiş toplum kesimlerini genç diye tanımlamak en doğrusu ama yaşa bağlı, biyolojik tarifler hala revaçta ve öyle yapmak da işimizi kolaylaştırıyor.

Gençlik, gerçekten genç. Birde belki şu da var. Ben edebiyat özelinde söylemiş olayım; üstad ya da büyük usta yok artık hayatımızda. Şiirde sadece İsmet Özel duruyor bir yerlerde. Sanki gençlerin bu savrukluğunda “üstad” ya da “usta”nın hakkını verememesi de yatıyor. Ya da yok olması, çekilmesi. Ben edebiyat özelinde verdim bu örneği, sanki tamamen değil ama birçok alana da uyarlanabilir bu benzetme, ne dersiniz?

Tabii ki açıklayamayız; sözün düşüşü ile, düşüncenin-duruşun para etmemesiyle ve başka birçok şeyle ilgisi var. Ama inan, esas sorun üstat namzetlerinin gençleri önemsememesi en ön sırada. Oysa yeni bir dünya arayan, dünyayı değiştirmek isteyen herkesin yüzünü dönmesi gereken kesim, kesinlikle gençlerdir. Gençler, daha adildir, daha kulakları, gözleri paslanmamıştır.

Gençler, dünyayı henüz tanıyamadıkları için mi daha adil?

Gençler dünyanın acemisi olmalarından alıyorlar tüm iyi özelliklerini… Acıklı bir paradoks.

Acemilik hâlâ efendimiz o zaman.

Acemilik gibisi var mı?

Kaynak: Cins Dergi, Eylül 2024

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41