Barbarlar birgün mutlaka geri gelecekler
Prof. Dr. Erol Göka ve Rıdvan Tulum, Çabuk Konuşma’da bu ay, duvarcıların Çin Seddi’ni bitirdikten sonra nereye gittiğini, Barbarların hayatımız için bir çözüm olup olmadığını, Barbarlar’ın tekrar gelip gelmeyeceğini konuştular. Rıdvan Tulum sordu, Erol Göka Hoca yanıtladı.
Merhaba Hocam, şöyle başlayalım: Çin Seddi’nin bittiği gece duvarcılar nereye gittiler?
Batı’ya doğru yola çıktılar, muhkem kaleler yapa yapa ilerlediler. Orta Çağ boyunca tüm Avrupa şehirlerini şatolarla donattılar. Modernliğin keşfinde rol aldılar, briketi, betonu buldular, kâğıt paranın keşfinde de bankaların para kasası yapımında da emekleri çoktur. Son zamanlarda da uzay bilimleri, bilişim ve genetik teknolojileri, nükleer silahlarla uğraşıyorlar…
Sert bir giriş oldu hocam… Her şeyi duvarcılar mı yaptı?
İspat edemem. Ama şairsin sen, ille de delil deyip durma. Bak daha modern zamanlarda içimizde birbirimize karşı ördüğümüz duvarlardan bahsetmedim bile. Bence onları da duvarcılar yaptı. İnsani gibi görünen ama aslında insana karşı olan her şeyde onların payı var. Bana öyle geliyor diyeyim de yüklenme…
Özür dilerim hocam (gülüyor). Peki, duvarcılar bunca şeyden sonra geri dönmeyi düşünmediler mi?
Çin’e mi?
Çin’e değil, ilk eserlerine, duvara… Dönüp uzun uzun bakmamışlar mıdır o günden sonra olan bitene… Çin Seddi’nden…
Afyon savaşları sırasında Batılı kılığında döndüler aslında… Ve elbette baktılar tabii, hayran hayran baktılar hem de… Ne iyi yapmışız, barbarları sokmamak için buralara diye düşündüler. Ama barbar dediklerinin yine de Çin’e girdiklerini ve hatta bir süre yönettiklerini öğrenince bu sefer duvarcı olarak Batı’da yaptıklarını pek beğendiler. Görünen duvarların ne kadar dik olurlarsa olsunlar günün birinde aşılacaklarına, bunun için sinsice görülmeyen duvarlar örmek yani fitne fesatla, tamahkarlığa seslenen ürünlerle ilerlemek gerektiğine onlar da inandılar. Zaten Çinli ataları da öyle yapmış: Barbar dedikleri Türklerden duvarlarla korunamayacaklarını anlayınca çabalarını onları Çinlileştirmek için harcamaya karar vermişlerdi. Çinlilerin bu sinsi taktiklerini asırlar sonra, Çin’i işgal etmek isteyen Batılılar da aynen uyguladılar. Açıktan savaşmak yerine onları afyon müptelası yaptılar…
Her şey o duvara geri döndü öyleyse… Sadece aradan biraz zaman geçti. Barbarlar demişken Kavafis’in o meşhur şiirinin şu dizeleri geldi aklıma: “Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?” Herkes kendine “bir barbar” bulmak zorunda mı? Bir barbar bulmak sorunlara bir çözüm mü?
Ahh canım kardeşim İbni Haldun’dan mı başlasam Karl Marx’tan mı yoksa Gilles Deleuze’un nomadik, otsu düşüncesinden mi bilemedim. Acaba tarihimizdeki hala etkisini gösteren göçebelik kalıntılarını, bir kitabıma da adını veren Türk’ün Göçebe Ruhu’nu mu anlatmaya mı koyulsam… Önemli değil hangisini anlatırsam anlatayım dönüp geleceğim yer, kurulu düzenlerin, ne kadar medeni olurlarsa olsunlar bir süre sonra taşlaşmaya başlayacaklarını, dinamizmin despotizme dönüşeceğini anlatmak olacaktır. Sonra da bu köhnemiş düzeni yıkmaya talip birileri çıkıp gelecektir elbette. Bu durum insan teki, insanın bireysel psikolojisi için de geçerlidir. Nasıl olsa en iyisini yakaladım, en muhteşem insan benim diye kasıntıdan hayat mücadelesini bırakırsan, kendini kibir kulesine kapatırsan ayağının altındaki halıyı bir farecik çekiverir de göremezsin… Yani barbarlarımızı tanımak, sevmek ve hatta inşa etmek zorundayız. Koşmazsak düşeriz, öyle bir yürüyüştür ömür…
Eyvallah hocam, 2020’lerde insanın barbarı bir başkasından kendisi olmaya doğru evrildi mi peki, bana mı öyle geliyor?
Ben barbarı hiç olumsuz anlamda kullanmam. Yıkılmayı hak eden yıkılır. Bunu bilerek söylersek sana katılırım. Barbarımızı bulup onunla birlikte yaşamayı, değişimin gerekliliğini görüp gereğini yapmayı beceremezsek yıkılır gideriz. İnsanın barbarı artık içinde evet ama insan bunu fark etmiş bile değil. Böyle uyurgezer yürümeye devam ederse uçurumdan yuvarlanacak…
Yıkılmayı hak eden yıkılır; keskin bir kişisel tarih ve genel tarih yorumu bu. Barbar’ı olumsuz anlamda ben de kullanmadım. Zaten “barbar”lık için ortak bir tanım da yok. Ortak bir tanımı olmayan şey de olumsuz olamaz… Ve elbette, “Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.”
Kesinlikle… Kavafis, Barbarları Beklerken’de bu konuştuğumuz gerçeği görmüştü. Değişimin gereğini yapamazsak barbarların bizi kendimize getireceğini, yeninin başlayacağını görmüştü. Ancak Kavafis dünyanın haline bakıp artık barbarların dahi gelmeyeceğini düşünecek kadar umutsuzdur. Ben onunla aynı fikirde değilim. Sonsuz döngü sürüyor, barbarlar yaşıyor, yine gelecekler… Eminim…
Barbarlar Gelecekler versus Kırlardan Gelecekler… Ya da ikisi de aynı.
İkisi de aynı… Hatta bir şifre vereyim ama ne demek diye sorma: “Kalın Türk”.
Ne demek olduğunu biliyorum, aslında herkes bildiğini gizliyor hocam.
Kaynak: Cins Dergi Temmuz 2021 sayısı