‘DAİŞ, 3. Dünya Savaşı’nın Deşifresi’
Elbette Türkiye boyun eğmeyecek, elbette toplumumuz teröre teslim olmayacak! Bu gerçeği bizim kadar onlar da biliyorlar ama varoluşlarının gereğini yapıyorlar. Onlar, başkalarına çektirdikleri acıları görmeksizin çıkarları peşinde koşuyorlar. Bölgedeki devletleri, toplulukları birbirilerine düşürerek, bölüp ayrıştırmaya çalışarak, kendi fideliklerinde özel olarak besleyip büyüttükleri terör örgütleri aracılığıyla vekâlet savaşı sürdürmek onların varlık nedeni. Kendi aralarında amansız bir güç mücadelesi sürdürüyorlar ama bir noktada tamamen mutabıklar. Türkiye’nin mazlumların temsilci olarak ortaya çıkmasının ve onların şu adaletsiz dünyalarına itirazlar yükseltmesinin önüne geçmek…
Ana aktörleri oldukları iki büyük dünya savaşı, onları asıl meslekleri olan şiddet ve sömürü işinde daha da ustalaştırdı. Ekonomik alanda nasıl yeni sömürgeci yöntemlere başvuruyorlar, kazançlarına kazanç katıyorlarsa, güç mücadelesini de vekâlet savaşları şeklinde sürdürüyorlar. Terör örgütlerinin ortaya çıkışında da, sürdürdükleri canavarlıklarda da birinci dereceden emperyalistlerin verdikleri destek sorumlu. Alçakça plan yapmada, fitne-fesat çıkarmada sahip oldukları maharet(!), daha düne kadar varoluş gerekçelerini anti-emperyalizme dayandıran “Sol”u bile emperyalizmi ağızlarına almayacak hale getirebildi. “Sol”un kahir ekseriyeti, söylem düzeyinde bile anti-emperyalist değil artık. Kendi toplumunun kolektif bir akıl örgütleyebilmesinin, gelenek dinamiklerini harekete geçirebilmesinin önünü almaya çalışmaktan, yerliliği ve milliliği mütemadiyen tu kaka etmeye çalışmak, tek işleri…
Vekâlet savaşlarında terörün rolünü, konjonktürün halini, ellerindeki 5. kol terör örgütlerinden ne zaman, hangisini üstümüze salarak ne demek istediklerini, bizi ne yapmaya zorladıklarını erbaplarından okuyor, öğreniyoruz. Biz de aklımız erdiğince, dilimiz döndüğünce terörün sosyopsikolojik boyutları, İslamofobi ve dünyadaki güç mücadelesi ile ilişkileri hakkında gördüklerimizi, düşündüklerimiz sunmaya çalışıyoruz.
Etnik ve mezhebi bir arka plana yaslanmaya çalışan terör örgütlerinden sonra başımıza musallat ettikleri ve hiçbir tarihi ve geleneksel dayanağı olmadığı halde, sanki İslam inanç sferinin kendi içinden kaynaklanıyormuş gibi gösterdikleri DAİŞ belası, şüphesiz önümüze yepyeni sorular, görevler ortaya koyuyor. DAİŞ’le ilgili olarak, bizim de içinde yer aldığımız 19 uzmanla görüşen çalışkan gazeteci Betül Soysal Bozdoğan, fevkalade iyi bir kitap yayınladı. Hayy Yayınları arasından “DAİŞ, 3. Dünya Savaşı’nın Deşifresi” adıyla çıkan bu kitap, DAİŞ’in modern dünyaya verilen basit ve sıradan, denetimsiz bir tepki olmadığını görmek, yeniden yeniden konuyu düşünmek için ilgililerin ve hepimizin başucunda durmalı. DAİŞ’le yalnızca fiilen mücadele etmek değil, onun gerçeğini aydınlatmak ve insanımıza azgınca, acımasızca saldırdığı yetmiyormuş gibi, dinimizi, inançlarımızı kirletmesinin, İslam düşmanlığına ve İslamofobiye meşruiyet gerekçeleri için paha biçilmez malzemeler sunmasının önüne geçmek de bizzat bizim vazifemiz.
“Küreselleşme projesi çöktü. Kapitalizm iflas etmek üzere. Ruhun, teknolojiye kurban edildiği dijital kölelik çağında, nihilizm karanlığı tüm dünyanın üzerine bir kez daha çökmek üzereyken, bu gidişata karşı İslam, küresel çapta son direnişin gerçekleşeceği son hür kale! Ve o kalenin düşmesi için ‘üst akıl’ son icadını üretti: İslam ile terörü yan yana getirmeye çalışan DAİŞ.
“DAİŞ’in ikinci bir görevi daha var: İslam coğrafyasında ‘tarih ve medeniyetin referans ülkesi olmaya aday’ olan Türkiye’yi durdurmak. Engeller kalkarsa, tarihin akışını yeniden şekillendireceğimizi iyi bildikleri için DAİŞ’i göstererek hem İslam’ı hem de Türkiye’yi etkisiz kılmayı hedefliyorlar. Bunun için de laboratuvar ortamında geliştirdikleri, genetiğiyle oynanmış bir İslam anlayışını dünyaya İslam diye yutturmaya çalışıyorlar” diyor Betül Soysal Bozdoğan. Söz konusu kirli projenin ilk kez bu kadar kapsamlı bir şekilde “DAİŞ” kitabında deşifre edildiğini söylerken çok haklı.
Ülkemiz, terör örgütleri aracılığıyla sürdürülen emperyalistler arası vekâlet savaşlarının arenalarından bir tanesi. Kimileri, her terör saldırısının ardından içleri acıyor, vicdanları sızlıyormuş gibi yapıp, aslında ellerini ovuşturup sevinçle “Ülkemizi Ortadoğu’ya çevirdiniz!” derken bu gerçeği saklamak istese, faturayı haksız biçimde yalnızca ülke yönetimine kesmeye çalışsa da, bu, apaçık. Ülkemizi emperyalistler arası güç mücadelesinin arenası olmaktan çıkarmak, teröre karşı birlik olmak, DAİŞ belasının kirletip durduğu inançlarımızı temize çıkarmak için, tek dayanağımız kendi gücümüz ve aklımız… Öğrenip mücadele etmek, mücadele edip öğrenmek ve yeni bir dünya kurmak için çalışmak mecburiyetindeyiz. Başka çaremiz yok…
Kaynak: Yeni Şafak