Gelenek geri çekiliyor mu hocam? Evet, ama mutlaka geri dönecek
Prof. Dr. Erol Göka ve Rıdvan Tulum, Whatsapp Konuşmaları’nın dördüncüsünde, “geleneğin bir toplumu nasıl inşa ettiğini”, “aynı adam” olmanın ve aynı hassasiyetleri sürdürme başarısının gelenekle olan ilgisini, geleneğin hayatımızdan çekilip çekilmediğini, eğer çekiliyorsa geri çekilirken neyi ateşe verdiğini konuştular. Rıdvan Tulum sordu, Erol Göka Hoca cevapladı.
Merhaba hocam. Cins’in bu ayki dosyası bu ve bende direkt sormak isterim: Gelenek bir toplamı nasıl inşa eder?
*Toplam da olurmuş ama toplum olacaktı. J Bir toplumu nasıl inşa eder gelenek?
Rıdvan kardeş, İsmet Özel üstadımıza atfedilen bir söz var. “Ben sosyalistken de Müslümandım” diyor. Eski bir sosyalist olarak ben de bu söze imzamı atarım. Eğer bu sözü künhüne vararak anlarsak sadece senin sorunu değil “gelenek” ile ilgili tüm diğer soruları gayet iyi bir biçimde cevaplama şansına erişiriz.
Tabii hocam. Fakat İsmet Özel, “aynı adam” hep. Bu bakımdan sizin verdiğiniz cevap beni şuraya çıkarıyor bir bakıma: Gelenek “aynı adam” olmayı başaranlara mı bir toplumu inşa ettirme imkânı tanır? Aynı hassasiyetleri sürdürme başarısı yani…
Hımm. Çok zekice bir ekleme… Ama önce ilk soruyu cevaplayayım müsaadenle.
Biz bir dilin, bir geleneğin içine doğarız. Orada nefes alıp veririz. Sadece bütün yapıp etmelerimiz değil tüm düşünme biçimlerimiz de içine doğduğumuz gelenekten türer ve en isyankâr hâllerimizde dahi o geleneğe katkı yapar durur. Yani dilimiz zihnimizin sınırlarıdır asla onun dışına çıkamayız. Dil dediğimiz de söz varlığın evi olduğuna göre o kültürdeki geleneğin söze dökülmesinden başka bir şey değildir. Bunu fark eden büyük zihinler, belki gençliklerinde bir miktar yaşadıkları topluma karşı taarruzda bulunurlar ama aydınlanır aydınlanmaz geleneğin karşısına geçmektense içinde yer almayı, onun özünü anlamayı ve onu müdafaa etmeyi seçerler. Her eser üreten insan geleneğin toplumu her daim yeniden inşa etmesine istese de istemese de katkıda bulunur, ama büyük zihinler gelenek savunusuyla bu katkıya ayrıca kaçmaya çalışanları vazgeçirerek onları da gelenek saflarına toplayarak ayrıca ivme kazandırırlar.
Eyvallah Erol Hocam, bir geleneğin içine doğarız cümlesini okur okumaz, Ergin Günçe’nin “Bu Tanrı dedemden kaldı bana” dizesi geldi.
“Offf!” diyeceğim ama benim de aklıma her of dediğimde çevremdeki büyüklerin “offf deme Allah de, offf şeytandır” uyarısı geliyor.
Gençliğimde, sen hatırlamazsın Rıdvan, liberallerle bir tartışmaya tutuşmuştum. Görünüşte onlar da ben de özgürlüğü ve pazarı savunuyorduk ama ben onlara siz evrenselcisiniz ben gelenekselciyim diyordum. Özgürlüğün ve pazarın dahi ancak gelenekten kaynaklanabileceğini anlatmaya çalışıyordum. Buna benzer bir tartışma, Gadamer ile Habermas arasında ve 1968’li yıllarda o sıralar rektör olan Paul Ricoeur ile isyankâr öğrenciler arasında geçer. Meraklılara mutlaka incelemelerini öneririm.
Eyvallah hocam. Ben de bakmış olurum fırsattan istifade. Yukarıda büyük zihinler ve eser üretenlerden bahsettik; fakat toplumun tırnak içinde söyleyecek olursam ve bana göre yanlış bu “eğitimsiz” kısmı, bazen ani gelişen sosyal olaylar karşısında gösterdiği refleksler sonrasında çok doğru sonuçlar doğabiliyor. Bu irfanî düşünceyi doğuran şartları da konuşalım istiyorum.
Elbette… Benim kendi adıma liberalizmi ve demokrasiyi savunmam tam da buna dayanır. Hiç beğenmediğiniz insanın dahi, geleneksel mirastan aldığı feraseti ve basireti vardır ki, IQ’su tavan yapanlarda bunlar bulunmayabilir. Sözüm ona özgürlük ve demokrasi diyenlerin aslında halk düşmanı olmalarının kökeninde de bu vardır. İçten içe görürler, fark ederler sonuna kadar demokrasi olursa her zaman geleneğin kazanacağını…
“önce sola, sonra sağa, yine sola
bakan akıldır, kalp uzatmaz.
akıl iki kere ikiyi iyice bilir
kalp ikiyi inkar edecektir.”
Gelenek ve geleneksizlik önerisi… Benim zihnimde Ahmet Murat’ın bu dizelerini çağrıştırdı. Mevzu kalp ve akıl ayrımımı sizce. Ya da sınırı doğru belirlemek mi?
Akıl ve kalp ilişkisi üzerine kafa yoruyorum aylardır. (Müjde “Kalpten” kitabım çıkıyor…) Ahmet Murat şairce söylemiş ve mantığa, çıkarıma dayalı akla karşı kalbî tepkisini koymuş. O konu entelektüel bakımdan biraz karışık ama son tahlilde gelenek mirasını zihin değil kalp sayesinde devralırız. Zihin yeni olanı en doğru sanabilir ama kalp, Hz. Âdem’den beri aynı kaderi paylaşan insanlar olduğumuzu ve yaratılışın bir sırrı olması lazım geldiğini hatırlatır bize…
Evet yenilik, gelenek ayrımı, bir yanıyla akıl ve kalp ayrımıdır. Fakat inceden baktığımızda kalbin akılla çelişmeyeceğini, kalplerimizle aklettiğimizi de söylemiş olayım.
Eyvallah hocam. Bir de “o büyük sayıların sıfır ettiği bir yer” gelenek bir bakıma. Yani büyük rakamların, büyük unutmaların karşısına çıkarken yanımıza alabileceğimiz bir “şey”. Yine de sormak isterim: gelenek hayatımızdan çekiliyor mu? Geri çekiliyorsa, çekilirken ateşe verdiği şeyler neler?
Rıdvan kardeş, her sohbetimizde aynı noktaya geliyoruz. İnsan kaldığı sürece umut kalacaktır, dil kalacaktır, gelenek kalacaktır. Geleneğe düşman olanlar var, bu yüzden toplumu bir arada tutan her şeye aileye, topluma, inançlara savaş açmışlardı. Ama onlar da gördüler ki insan kaldığı sürece başarılı olamayacaklar. O yüzden doğrudan doğruya insana savaş açtılar şimdi…
Gelenek geri çekiliyor, yeni her şeyi yok ediyor gibi bir manzara var doğru ama bu geçicidir. Bastırılan mutlaka geri gelecektir. Tabiatı, insanı yok etmeye çalışan bu gidiş bir süre sonra bumerang etkisiyle gerisin geriye dönecektir.
Her sohbette aynı noktaya geliyor oluşumuz hoşuma gitti. “aynı adam” kategorisine girdik bir bakıma 🙂 O zaman, şöyle diyoruz sanırım hocam: Gelenek, gelecektir. Bütün kötü kullanımlarına rağmen…
Hiç şüphen olmasın, moda geçicidir, modern de bir modadır.
Kaynak: Cins Dergi, Ekim 2020 sayısı