İlk Haşhaşilerin akıbeti
Maneviyatı kullanarak örgütlenen ve asıl amaçları iktidarı ele geçirmek olan Mesiyanik yapıları çok iyi tanımak, onlarla mücadele edebilmenin ilk şartı. “Haşhaşilik”, bu tür yapıların işleyişlerini ve toplumsal psikolojilerini çok iyi özetliyor. Sözüm ona manevi amaçlı bu cinnet oluşumlarının hangisine baksak, benzer özellikler görüyoruz. Bunların en eskilerinden birisi, 2500 yıl önce Yunanistan’da ortaya çıkan Pisagorculuk (Pythagorascılık). Evet evet, meslektaşım Dr. Murat Beyazyüz’den öğrendiğimiz kadarıyla, bildiğiniz matematikçi Pisagor. O, aynı zamanda bir sapkın cemaatin başı…
Pythagoras, hayatı olimpiyat oyunlarına benzetiyor. Bu oyunlarda üç tür insan var ona göre. Oyunların olduğu meydana bir şey almak veya satmak için gelenler en aşağı tür. Ortadaki tür, olimpiyatlara yarışmak için gelenler. En üst derece ise yalnızca yarışmaları seyretmek için orada bulunanlara ait. Pythagoras kendisini ve onda tanrısal özellikler gören cemaatini, “seyirci” olarak niteliyor. Hakikate ulaşmak için hadiseleri sadece temaşa etmek gerektiğini ama bu makama herkesin varamayacağını söylüyor.
Temaşa makamına ulaşmış ve Hakikatin istisnai bilgisine, “sır”ra sahip olduklarını sanıyor cemaat üyeleri. Daha girişten itibaren birçok ritüeller oluşturuyorlar. “Dostların malları ortaktır” sözü uyarınca yeni üye, mal varlığını cemaate bağışlıyor. Sonra 5 yıl deneme süresi başlıyor. 5 yıl boyunca bir perde arkasından Pythagoras’ın derslerini dinliyor ve kesinlikle konuşamıyor. 5 yılın sonunda uygun bulunursa cemaate kabul ediliyor ve Pythagoras’ı görme hakkı kazanıyor.
Hakikatin istisnai bilgisinin sırdaşlığı, çok ileri düzeyde bir grup narsisizmi ortaya çıkarıyor. Kendilerini sıradan insanlarla asla eş tutmuyorlar, seçilmiş olduklarına inanıyorlar. Diğer insanları küçümsüyor, alaya alıyorlar. Cemaatlerine verdikleri değer, kendi değerlerinin de bir göstergesi haline geliyor. Aralarındaki bağlar, içe kapandıkça güçleniyor, bu sahte süruru yıkmak neredeyse imkânsız hale geliyor. Sosyal ve siyasi yapıda söz sahibi olmayı arzu ettiklerinden grubu sempatik kılmak ve yeni destekçiler edinmek için çabalıyorlar. Giderek gruba bağımlı oluyor, bireysel otonomilerini neredeyse tamamen yitiriyorlar. Her türlü işlerinde (evlenme, boşanma, işe girme, seyahat, çocuk sahibi olma vs.) liderden veya gruptan onay alma ihtiyacı duyuyorlar.
“Sır” ve “iktidar” amaçlı örgütlenme, haliyle cemaat içinde katmanlı bir yapı doğmasına da sebep oluyor. Cemaat, iki farklı gruptan oluşuyor. “Akuzmatikler”, cemaatin sayısal olarak büyük kısmını teşkil etseler de belirleyici değiller. Onlar, yalnızca cemaatin kurallarına göre yaşamakla mükellefler, daha çok dersleri dinlemekle yetiniyorlar, kol gücünü oluşturuyor, verilen işe koşturuyorlar. Niye grupta olduklarını “olgunlaşmak, erdemli olmak, huzur vs” gibi sözlerle açıklıyorlar ve sahiden de amacın böyle olduğunu sanıyorlar. Zihinsel özerklikleri kalmadığından yapının hiyerarşisini sorgulamayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Cemaatin beyni olan “matematikçiler” ise sırlara vakıf olan, merkezi öğretiyi ve hedefleri tamamen bilen üyeler. Herkes, bulunduğu aşamaya göre bir maske takıyor, takiyye yapıyor. Grubun tamamen dışında olandan grubun tamamen içinde bulunana doğru bir derecelendirme sistemiyle, kişilerin karşısında bu maskeler sırayla çıkartılıyor.
Hayatı temaşa ettiklerini söyleyen şakirtler, istenen güç elde edilince eyleme geçiyorlar. Kroton şehrinin önce ekonomisini, sonra idareyi ele geçiriyor ve diğer şehirlere yayılmaya başlıyorlar. Ama Pythagorasçılar, her şeyden çok istedikleri iktidarı bir türlü çok uzun süre ellerinde tutamıyorlar. Hayatın, toplumun içindeki güç mücadelesini, kendilerine karşı olanların tepki göstereceklerini hesaba katmıyorlar ve nitekim hemen ayaklanma ve isyan başlıyor. Kroton’da, ayaklanmadan kaçarak kurtulabilen iki kişi dışındaki bütün Pythagorasçılar öldürülüyor, her yerde kovuşturmaya uğruyorlar.
Cemaat, kurulduğu günden itibaren esas niyetinin ne olduğunu izhar etmiş olsaydı muhtemelen iktidarı ele geçirebilecek kadar ne yaşayabilirdi ne de gelişebilirdi. Onların felsefi ve manevi gibi görünen doktrinleri, daha ziyade iktidar amaçlarını gizlemek için bir örtü vazifesi görüyordu. Hayatın ve toplumun içindeki güç mücadelesine, siyasetin kendine özgü usul ve yöntemlerindense, bambaşka bir yoldan spritüel hilelerle ulaşmayı deneyebilirdiniz, bunda son noktaya kadar da gelebilirdiniz ama nihai başarı şansınız hiç ama hiç olamazdı. Pisagorcularla birlikte başlayan ve o günden beri, yani 2500 yıldır türlü çeşit kılıkta karşımıza çıkan Haşhaşi kafa, herkesin kolayca fark edeceği, bu basit gerçeği hiçbir şekilde göremiyordu. Şimdi de göremiyor. Her seferinde kendilerini aldatacak, iğrenç emellerini meşrulaştıracak bir gerekçe buluyorlar. Zavallılar…
Kaynak: Yeni Şafak