İnsanı anlamak zordur toplumu anlamak daha da zordur
İnsanın başkalarıyla olan varlık yanının dışavurumu olan durumlar, yani kişiler arası alan ve topluluk tutumları, beşeri bilimlerin nesnesini oluşturmakla birlikte, bugüne kadar nasıl ele alınmaları gerektiği konusunda bir fikir birliği sağlanamadı. Bunun en açık nedenini, insanın ve ilişkilerinin karmaşıklığı oluşturuyor elbette ama beşeri bilimlerin mevcut halindeki kargaşa da bu karmaşıklığı çözmek yerine arttırıyor adeta. Kişiler arası alanı incelemenin güçlükleri ortadayken, bir de insan gruplarının ‘ulus’, ‘devlet’ gibi büyük organizasyonel etkinlikleri ve bunların birbirleriyle olan ilişkileri olduğu gerçeği, tırmanılması gereken koca bir dağ kitlesi gibi önlerine dikiliyor henüz düz ovalarda sekerek dolaşan bilimcilerin…
İnsanın grup yaşamı, grup davranışı, onun ontolojik bir boyutudur. Bu nedenle insanın bireysel varlığının yanı sıra bir de “başkalarıyla-olan- varlık” yani “grup-varlık” yanından söz ediyoruz. İnsanın grup-varlığı, bugün sosyobiyoloji gibi doğa bilimsel bakışları bir kenara koyarsak, antropolojinin, sosyolojinin, sosyal psikolojinin ve bu arada başta psikodinamik yaklaşımlar olmak üzere psikiyatride bir tedavi yöntemi olan psikoterapi ekollerinin ilgi alanı içindedir. Birçok sorun olsa da bu kadar çeşitli bilgi dalları tarafından incelenmesinin sonucu olarak ‘grup’ alanında oldukça yaygın sayılabilecek bir literatür mevcuttur. Ama ne yazık ki, böylesine bir bilgi birikimine rağmen insanın grup-varlığının doğası ve ne’liği hakkında tutarlı bir bakışımız henüz yoktur. Hatta insanın neden grup halinde yaşadığı sorusuna bile bilimsel bir cevap verilebildiği söylenemez.
Oysa insan topluluğunun ve ilişkisinin olduğu her yerde dolaysız bir biçimde bir ‘organizasyon’, bir ‘hukuk’, bir ‘etik’, bir ‘siyaset’ ve bir ‘psikoloji’ ortaya çıkmak zorundadır. Psikoloji dışındaki boyutların incelenmesi, biraz koşulların dayatmasıyla, yöntem sorunlarına rağmen, nispeten daha kolay başarılabildi ama psikolojik boyutun gözlerden kolayca kaçan niteliği çoğu zaman görülmesini bile zorlaştırıyor. İnsanın grup-varlığıyla ilgilenen bilgi dallarında, birçok verimli bilgiler üretilmesine rağmen toplumların ve liderlerin, toplum-lider etkileşiminin, toplumların birbirlerine karşı davranışlarının psikolojisi ve psikopatolojisi tüketici biçimde ele alınamıyor.
Sosyal psikoloji ve politik psikoloji, toplumun ruhsal durumunu ve rahatsızlıklarını anlamayı amaç bile edinmeyen çok farklı bir bilim nesnesi ve yöntem bilgisiyle çalışıyor. Psikiyatri ise, her ne kadar, ruhsal hastalıkların nedenleri ve tedavileriyle ilgili olarak insanın toplumsallığını hesaba katan teorilere sahipse de bireye (tek bir insana) ve onun hastalıklarına odaklanmış durumda. Psikiyatrinin bu eksikliği, kendisini en açık biçimde ruhsal rahatsızlıkların tedavilerinde ‘aile’ ve ‘grup psikoterapileri’ gibi modalitelere yer verilirken etiyolojilerinde (oluş şekilleri) bozuk grup davranışları üzerinde hemen hiç durulmayışında gösteriyor. Aynı şekilde ‘şiddet’, ‘savaş’, ‘ihtilaf’, ‘çatışma’ gibi gruplar arası alanın temel konularında psikolojik ve psikopatolojik etkenin kendisini açıkça belli ettiği durumlarda bile psikiyatrik bilgiden yeterince yararlanılmıyor. Dolayısıyla ‘toplumsal ruhsallık’ adını verebileceğimiz alan, hem tüm beşeri bilimlerin nesnesi durumundadır hem de henüz herhangi bir bilimin nesnesi olamamıştır. Ruh sağlığı profesyonellerine dost sohbetlerinde, medyada en sık “bugünlerde toplumun ruh sağlığının bozulup bozulmadığının ya da ne durumda ne olduğunun” sorulup durmasının nedeni, işte bu eksikliktir.
Elbette bilimsel bilgi alanında henüz meşru bir yer bulunmadı diye insanın grup davranışıyla ilgili bilgi gereksinimi askıya alınmış değil. Birçok bilimci ve düşünür adeta bu eksikliği gidermek istercesine insanın grup davranışı hakkında bilgi üretmeye çalışıyor. Özellikle siyaset ve uluslararası ilişkiler gibi alanlarda grup davranışına ilişkin bilgiye duyulan açlık, hiç de böyle bir uzmanlık alanı olmadığı halde, kimi ruh sağlığı profesyonellerinin ‘danışman’ olarak görevlendirilmelerine neden oluyor. Siyaset ve uluslararası ilişkiler gibi insanın (büyük) grup davranışıyla ilgili alanlarda çalışan veya bu alanlara ilgi duyan ruh sağlığı profesyonelleri, deneyimlerini derme çatma teorik çatılar altında bir araya getiriyorlar ve ortaya çok verinin ama az bilginin yer aldığı bilim mi edebi deneme mi olduğu pek belli olmayan ‘hoş’ kitaplar ve makaleler çıkıyor. İnsanın grup-varlığı, toplumların ve liderlerin, toplum-lider etkileşiminin, toplumların birbirlerine karşı davranışlarının psikolojisi ve psikopatolojisi bilimsel olarak anlaşılamazsa eğer, toplumun ruhsal durumu ve ruhsal sağlığı hakkında kerameti kendinden menkul bilgi üretimi sürdürülmeye devam edecek görünüyor.
Kaynak: “İnsan Kısım Kısım: Toplulukların Anlaşılmasında Psikolojik Bilimler” (Vadi Yayınları) kitabımızın Önsöz’ünden alınmıştır.