İnsan neden bağnazlaşır?
Fanatizmi, hastalık bağlanma ve ihtimalleri dışlayıcı, at gözlüğü ile dünyaya bakma biçimi olarak tanımladık. Sağlıklı insanın, düşüncelerini mutlak zıtlıklar üzerine bina etmeyeceğini, sorgulamadan, körü körüne bağlı olmayacağını, hep eleştirel bir parantez açacağını, başkalarının da haklı olabilecekleri ihtimalini göz önünde bulunduracağını vurguladık. Bu arada mütedeyyin insanın dinine, yurtsever insanın ülkesine ve milletine, muhafazakâr insanın geleneklerine, sağlıklı taraftarın takımına, sağlıklı âşığın sevgilisine bağlılığı ve sadakatinin asla fanatizm olamayacağını ısrarla belirttik. Müsaade ederseniz, bu çok önemli konuya daha iyi ışık düşürmek için biraz daha konuşacağım.
Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki, Hastalıklı ve sağlıklı bağlanma biçimleri arasındaki farklılık, kişinin psikolojik yapısıyla ilgilidir. Hastalıklı bağlanma biçimleri, fanatiklik esasen hastalıklı psikolojilerin, kişiliklerin işidir. Doğrudur; zor zamanlarda fanatizmin tüm topluma yayılma özelliği vardır. Doğadan kaynaklanan güçlükler, kuraklık, açlık, ekonomik, siyasal ve toplumsal kaos, savaşlar, çatışmalar toplumları içinden çıkılamaz güvensiz bir ortama sürükleyebilir. Böyle zor durumlarda, güvensizlik içinde yaşayan toplumlar, kendi özelliklerini fanatikçe abartma yoluna giderken, tüm suçları diğer toplumlara ya da günah keçisi olarak seçtikleri bir topluluğa yükleyebilirler. Ama nispeten istikrarlı zamanlarda fanatizm, hastalıklı zihinlerin düştüğü bir çukurdur ve bu durumdan en çok, kaygı dolu aile ortamlarında geçen kötü çocukluk yaşantıları sorumludur.
Eğer çocukluk yaşantılarımız sırasında bizi yeterince anlayan, bizimle duygudaş olan bir sevgi ortamında büyümüşsek, başkalarını algılamamız, onların varlığını ve doğrularını kabullenmemiz daha kolay oluyor. Böyle hallerde en azından kendi doğrularımızın kesinliği konusunda daha esnek davranabiliyor, doğrularımızdan vazgeçmesek de onları diyalog boyunca askıya almayı, muarızlarımıza kulak vermeyi başarabiliyoruz. Ancak birey olarak var olamayanlar, günü geldiğinde kendi başlarına var kalmayı beceremeyenler, kendileri için yeterli bir bireysel kimlik duygusu geliştiremeyenler, bunu yapamıyorlar. Boşta kalmış bağımlılık ihtiyaçlarını, sağlıklı bir bağlılığa ve sadakate dönüştüremiyorlar. Kolay yolu tercih ediyor, kendilerini fanatizmin kucağına atıyorlar; kendilerine benzeyen insanlardan müteşekkil fanatik gruplar içinde bireyselliklerini yitirerek dünyayla daha iyi baş ettiklerini sanıyorlar. Bağımlılık ve bir başkasıyla bütünleşme ihtiyaçlarını, toplumun omurgasından koparak sıra-dışı bir grubun fanatik ideolojisi aracılığıyla gidermeye çalışıyorlar.