Küreselciler aileye karşı

Günümüz toplumu ve aile yapısındaki hayli girift değişimlerin nedenlerini tartışabilmek için tezlerini anlatmaya çalıştığımız Abdullah Çiftçi, Küreselciliğin insana bakışında da çok radikal değişiklikler olduğunu öne sürüyor. Ona göre küreselciler, “Genetik çalışmalar, LGBT, DNS ile oynanmış insan ve yeni bir ‘zihin’ inşası” peşindeler ve “projenin görünen yüzlerinden biri Ray Kurzweil… Kurzweil, Google’nin üst düzey yöneticisi. ‘Tanrı malzemeden çalmış insanı çürük yaratmış. Biz üstün insan yaratıyoruz!’ diyor. Ray Kurzweil ve ekibi, hümanizmi takla aşırarak transhümanizme (yeni din) dönüştürüyor… Transhümanizmciler, M.Ö.4000’lere dayanan kabala öğretisi üzerinden Tanrıyız iddiasındalar… FETÖ gibi zombiler üzerinden dinler arası diyalog/hümanizm kurgusu, transhümanizme giden yolun kilometre taşları…”

Kurzweil ve teorisi hakkında bilgi almak isteyenler, onun Alfa Yayınları arasında Türkçede de bulunan “İnsanlık 2.0” kitabına bakabilirler. Bill Gates’in “Ray Kurzweil, tanıdığım insanlar arasında yapay zekânın geleceğini en iyi öngörebilen kişi. İnsanı meraklandıran bu yeni kitabı, bilgi teknolojilerinin insanlığın biyolojik sınırlarını aşmasını sağlayacak kadar hızlı geliştiği, yaşamlarımızı bugün hayal bile edemeyeceğimiz biçimlerde dönüştüren bir geleceği öngörüyor” dediğini bilirsek bu görüşlerin önemini daha iyi anlayabiliriz.

Posthumanizm ve transhumanizm konuları üzerinde biz de bu köşede çokça durduk. “İnternet ve Psikolojimiz: Teknomedyatik Dünyada İnsan” kitabımızda da konuyu uzun uzun ele alıp eleştirdik. Meraklısı, http://www.yenisafak.com/yazar… yazısından başlayarak bu konudaki görüşlerimize inceleyebilir. Lakin geçen yazımda da belirttiğim gibi transhumanizme bakışta Abdullah Çiftçi ile önemli bir ayrım noktamız var: Yeni bir insan ve gerekirse bu temelde yeni bir din geliştirmek isteyen, transhumanizm (insan-ötesicilik) değil, posthumanizm (insan-sonrasıcılık)…

İnsan-sonrası” (posthuman) fikriyatında olanlara göre, hayvanlar dünyasındaki türler içinde bir tür olan insanın, kendisi kutsallaştırarak tarihin ve âlemin merkezine yerleştirmesi, hem saçma hem çarpık bir anlayış. Acilen yeni bir insan-tabiat ve teknoloji kavrayışına ihtiyaç var. Bunu da Pepperell’in 2005’te yazdığı, “İnsan-sonrası Manifesto”da açık biçimde dile getirdiler ve yeni din anlayışından bahsettiler. Oysa transhumanizm, insanın biyolojik varlığına odaklanmış ve teknolojinin imkânlarıyla onu dönüştürmeye çalışıyor. Bilim ve teknoloji yoluyla insanın biyolojik varlığının ve sınırlılığının aşılmasını savunan bir akım. “İnsanlık, gelecekte bilim ve teknoloji tarafından derinden etkilenecek bir yerdedir. Bizler yaşlanmanın, bilişsel kısıtlamaların, istemsiz acı çekmenin ve Dünya gezegenine hapisliğimizin aşılması yoluyla insanın potansiyelinin genişletilmesinin imkân dâhilinde olduğunu öngörüyoruz” diyorlar. Birçok insan-sonrası düşüncesi savunucusu ve bu arada Francis Fukuyama, transhumanizme karşılar ve onu insanlığın en büyük tehlikesi olarak görüyorlar… Çiftçi kardeşim bana diyecek ki, “Hocam ne önemi var, ha Ali Veli ha Veli Ali”… Haklı ama dostu, düşmanı iyi tanıyabilmek ve adımlarımızı ona göre atabilmek için bu ayrımlar önemli. Tekrar konumuza dönelim…

Abdullak Çiftçi’ye göre “Birleşmiş Milletler/AB üzerinden pompalanan ‘cinsiyet teorisi’nin hedefi, asla kadın-erkek eşitliği değil. İki erkek/iki kadın evlilikleriyle ‘aile’ kavramını kökünden değiştirmek… PKK üzerinden Suriye’de planlanan devletçik projesi için hem Büyük İsrailcilerin hem de öz-yönetimci küreselcilerin kapışması da bununla bağlantılı. Tasarlanan ‘öz-yönetimler’, yeni küresel ideoloji kurgusu ile demokrasi yerine sözüm ona ‘doğrudan demokrasi’ amaçlanıyor. LGBT/Çevre kurgusunun sürekli bir arada anılması vs. bu İsviçre Modelini hayata geçirmek için… Pentagon destekli Büyük Amerikacıların kapitalizm/din/aile yapısı üzerinden Küreselci ABD’liler ile derin bir kapışma içerisinde. ABD aile yapısıyla ilgili bu kavga, ekonomiden çok daha öncelikli… Küreselci Obama Pentagon’a Genel Sekreter olarak bir LGBT’li atamıştı. Büyük Amerikacı Trump ise ABD ordusunda LGBT’i yasakladı.”

Bunlar çok enteresan ve asla ilgisiz kalınamayacak türden görüşler. İşin stratejik boyutunu ben Çiftçi kadar ileriye götüremem ama “Rojava Devrimi” adı altında yapılan tezgâhı ben de fark etmiştim. (Bkz. http://www.yenisafak.com/yazarlar/erolgoka/murray-bookchin-ve-musluman-kurt-2019967) Kanaatimce Rojava tezgâhında, hem Müslüman dünyaya İsrail’i koruyan sekülerci bir set oluşturmak hem de Batı’nın kendi marjinallerinden, anarşistlerinden bu şekilde kurtulmak amaçlanıyor. Her neyse, bunları stratejistler daha iyi bilir. Çiftçi’nin tespitlerinde beni en çok ikna eden nokta, küreselcilerin mutlaka “aile” kavramını dönüştürmek istemeleri. Zira küreselcilerin en büyük düşmanları, devletler ve gelenekler, onlar da varlıklarını aileye borçlu…

Kaynak: Yeni Şafak

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41