Öfkemiz patlayıp duruyorsa bir nedeni vardır
Anne ve babamız, örnek almak için önümüzde duran yaşamımızdaki ilk modellerdir. Onlardan genler yoluyla sadece fiziksel özelliklerimiz, kişiliğimizin huy kısmı geçmez, onları o halde göre göre davranışlarını da ezberler, kendimizin haline getiririz. Onların öfkeyle başa çıkma yöntemlerini, yaşamımızın ilk zamanlarından itibaren görmeye başlarız. Nasıl öfkeleneceğimiz, öfkelendiğimiz sırada ne yapmamız gerektiği, öfkemizi karşımızdakine nasıl aktaracağımız, karşımızdakini susturmak, alt etmek için öfkemizi nasıl kullanacağımız hep anne ve babamızın davranış repertuarından bize miras kalan özelliklerimizdir.
Öfke problemi yaşayan, öfkesini denetim altında tutmak isteyen herkes bu nedenle çocukluğunda ailelerinde nasıl kavga edildiği, anne-babasının öfkelerini iletme biçimleri üzerine kafa yormalı, şimdiki öfkelenmesinde, öfkeliyken sergilediği tarzda, söylediği sözlerde o zamanların etkisini aramalıdır. Çocukken anne-babamız tartışırken kahrolarak şahit olduğumuz manzaralar, belki de aynı konularda aşırı duyarlılık gösterecek ve aynı tepkileri verecek kadar ruhumuza kazınmıştır.
Geçmişin anı mahzeninde dolanırken sadece anne-babamızın birbirlerine nasıl davrandıklarına değil, kardeşlerimize ve bize nasıl davrandıklarına da bakmak gerekir. Bizi adam yerine koyup dinlerler miydi? Neyi nasıl yapmamız gerektiğini etraflıca anlatıp ona göre net sınırlar koyarlar mıydı? Yoksa, hiçbir açıklama yapmaksızın öfke, dayak, onurumuzu incitmek şeklinde mi bir terbiye yolları vardı? Aileniz size karşı ne kadar sert ve acımasız tavır almışsa bilin ki, aynı davranışları göstermek ve aşırı öfkeli olmak konusunda siz de riskli gruptasınız. Anne ve babanızdan, tüm bunların yanı sıra bir kimseye nasıl onu inciterek dilediğiniz hale getirebileceğinizi, bu çok tehlikeli, herkesin güç gösterisi yaptığı dünyada tek çarenin sizin de gücünüzü göstermeniz olduğunu öğrenmiş olabilirsiniz.
Hazır anılarımızla haşır neşir iken bakmamız gereken pek açılmamış bir çekmece daha var. Acaba siz anne-babanıza ve kardeşlerinize karşı nasıl davranırdınız? Öfke davranışında ihmal edilen bu nokta çok önemli. Zira öyle aileler var ki, sanki geçmişin ataerkil düzeni gitmiş de onun yerine çocukların hükümran oldukları yeni bir düzen gelmiş gibi. Çocuklar ne derse o oluyor, en küçük bir mırıldanma olsa çocuk-hükümdar kıyameti koparıyor bu ailelerde. Aynı şekilde kendisiyle çocukları arasında sınır koymakta güçlük çeken aile, çocuklar arası ilişkilere de karışıyor, onlardan birini daha çok sevdiğini söylüyor ve kardeşler arası rekabeti alabildiğine kışkırtıyor, çocuklar arasında tam bir şiddet ortamı oluşması için elinden geleni yapıyor. Kardeşlerin birbirlerine karşı inanılmayacak ölçüde zalimce davranışlara ve istismara başvurduğu ailelerden yarın alabildiğine zarif ve kibar birisinin yetişmesini beklemek olsa olsa safdilliktir.
Bugünkü öfkeli tavırlarımıza yol açan çocukluğumuzla ilgili başkaca birçok özellikler olabilir. Fiziksel özelliklerimiz nedeniyle diğer çocuklar tarafından alaya alınmamız ve onlara yönelik öfkemizi hep içimizde tutmak zorunda kalmamız, istediğini ağlayarak da olsa elde eden bir mizaca sahip çocuk olmamız, evin kalabalık oluşu ya da türlü çeşit diğer dertleri nedeniyle öfkeleninceye kadar bizi kimsenin dinlememesi bunlardandır. Öfkemiz sel olup taşacak kadar çok olsa da kimseye derdimizi söyleyemediğimiz fiziksel ve cinsel taciz yaşantıları ise bizi yetişkinlikte sadece öfkeli bir insan yapmakla kalmaz, ruhsal dünyamızda tamiri çok zor yaralar açar.
Öfkenin gerek kendi sağlığımızın gerek başlarının sağlığının tehlikeye girmesi, aile ve yakın çevremizdeki ilişkilerde telafisi imkânsız zararlar oluşması, iş ve okul değiştirme mecburiyeti yaşamamız, sadece kalplerimiz değil kırılan eşyalar vs. nedeniyle para harcamak zorunda kalışımız, yasalarla başımızın derde girmesi gibi çok büyük maliyetleri vardır. Tüm bunların sonucunda yalnızlaşma tehlikesi bile baş gösterebilir. İşin kötü yanı yalnızlığın kendisi de öfkeyi çok arttırır. Öfkeyi denetim altına almayı başaramazsak, bundan da büyük bir tehlike kapıda bekler. Başlangıçta öfkeli olmadığınız zamanlarda dünyanın en iyi insanı olabilirsiniz. Yakınlarınız sizi öfkesi yokken melek ama bir öfkelendi mi o insan gidiyor yerine bir yaratık geliyor diye tarif edebilir. Ancak bu tarifin geçici olduğunu bilmek gerekir. Zira bir süre sonra öfkeli olmadığınız zamanlarda da değişmeye, kuşkucu olmaya başlarsınız. Üstelik bir süre sonra kendi öfkenize karşı hoşgörü kazanırsınız, kendinizi öfkeniz nedeniyle mazur gördükçe de daha şiddetli öfke patlamaları beklenebilir. Birini istemeden öfkenizle incittiğinizde başlangıçta duyduğunuz suçluluk ve utanç hisleri, “Bunu nasıl yapabildim?”, “Bunları ben mi söyledim?” şaşkınlıkları da zamanla yerini pişkinliğe bırakır.
(Bu yazı, Doç. Dr. Murat Beyazyüz ile birlikte yazdığımız Kapı Yayınları’ndan çıkan GEÇİMSİZLER kitabından alınmıştır.)