Syriza bulutu HDP’ye yağmur olur mu?
HDP’nin önceki seçim ve anket sonuçları ortadayken neden Haziran 2015 seçimlerine parti olarak katılmayı düşündüğünün gerekçelerinden birisi de genç kesimden desteklerinin arttığı iddiası. Bunu söylerken 18 yaşını yeni doldurarak ilk defa oy kullanacak en genç seçmenlerin de kendilerine oy vereceğini ilave ediyorlar. Syriza ve Tsipras’ın Yunanistan’da seçimleri kazanmasından sonra, bu iddialarını epey ileri boyutlara taşıdılar. Syriza’nın HDP’ye, Tsipras’ın ise Demirtaş’a benzediğini, dolayısıyla olumlu domino etkisinin bizdeki seçimlere kadar giderek yükseleceğini belirtiyorlar.
Syriza’nın HDP’e benzerlikleri var doğru ama benzemezlikleri çok daha fazla. Syriza, epeyce sayıda sol grubun bir araya gelmesiyle oluşuyor; etnikçi bir hareketten sağlanan kitle desteğinin kabarttığı iştahla sadece yönetici katında kurulmuş bir ittifak değil. Syriza’nın başarısının ardında ısrarlı ve dirençli toplumsal muhalefet yok; ekonomik bir krizden ve AB ile Rusya arasındaki gerilimin oluşturduğu konjonktürden besleniyor. Başarısının da devamlılık göstereceği konusunda çok ciddi endişeler var. Syriza başarısız olur ve manzara tersine dönerse, seçim sonucunun kısa süreli bir Pirus zaferine dönüşme ihtimali çok büyük.
HDP, seçimlere parti olarak katılır, Türkiye partisi olmaya çalışır mı, yoksa devreye sokmak için fırsat kolladığı etnikçi-şiddeti onaylayan eski çizgisine dönerek bağımsız adaylar mı gösterir, şimdilik bilmiyoruz. Dolayısıyla Syriza etkisinin HDP oylarına nasıl yansıyacağı konusunda da bir şey söylememiz imkânsız. Ama bunlardan bağımsız olarak da HDP’nin genç oylarıyla ilgili hevesinin, aynı nedenle Syriza ve HDP, Tsipras ve Demirtaş benzerliğinden hareketle yaşanan coşkunun analiz değeri var.
Syriza ve HDP arasındaki en çarpıcı benzerlik, Tsipras ve Demirtaş’ın yaşlarında ve siyaseten beğenilmeye meyyal bir yetenek profili sergilemelerinde. Özgürlükçü Sol genel söylemde bir benzerlik olduğunu, HDP’nin sırtını dayadığı örgütün Stalinist yapısı nedeniyle söyleyemeyiz ama sekülarist ve reddiyeci tavırlarda da benzerlik olduğu kesin. Öyle anlaşılıyor ki, HDP, genç seçmenin kendisine meyledeceği tespitini bu benzerliklerden yola çıkarak yapıyor. Özellikle kendisini Sol’da konumlayan ya da henüz siyasi tercihlerini netleştirmemiş gençlerin, iktidar tarafından taleplerinin karşılanmadığı, haksızlığa uğradıkları, iktidar için asla umut değilse bile oylarını HDP’e vererek tepkilerini göstermek istediklerini düşünüyor olmalılar.
Şüphesiz tam HDP’lilerin düşündüğü gibi bir hissiyata sahip olmasalar da iktidardan hoşnutsuz gençlerimiz var. Aileden, akrabadan, okuldan, arkadaş çevresinden sonra günümüzde enformasyon teknolojileri, sosyal medya sayesinde dünyanın her yerinden sunulan çok çeşitli değer önerileri geliyor gençlerimizin önüne. Genç insan, tüm bunların içinden bir seçim yaparak, kimlik duygusunu pekiştirmek gibi gelişimsel bir görevle yükümlü… Zaten gençler, bu nedenle sanılandan çok daha fazla hayat üzerine düşünüyor, ahlaki ve felsefi konulara kafa yoruyorlar. Var olan dünyada kendilerine bir yer açabilmek, gelecek kaygılarını bir nebze olsun yatıştırabilmek için bazıları muhalif kimlik içinde daha rahat hissediyorlar. Yetişkinlerin tecrübeleri nedeniyle pek pirim vermedikleri medyatik figürler, onlar için bir cazibe oluşturabiliyor.
Peki, tüm bu hususlar, HDP sözcülerinin sandığı gibi kendilerine olağanüstü bir genç seçmen desteği sağlar mı? Bu soruya “hayır” dememizi kolaylaştıran bazı şartlar var. Bu şartların başında Yunanistan ve Türkiye arasındaki farklılıklar geliyor. Syriza ve Tsipras, AB desteğine rağmen başarısız olan, borca batan bir Yunanistan panoramasıyla birlikte yükselişe geçti. Oysa Ak Parti iktidarı 12 yıldır başarı hikâyeleriyle dolu. Araştırmalar, gençlerin, birçok sorun yaşadıklarını, siyaset sınıfının gençleri kazanmanın, onların nezdinde siyasete itibar kazandırmanın yollarını aramak zorunda olduklarını, sivil toplum kuruluşlarının gençlere oltayla değil sevgi ve şefkatle, anlayıcı bir dikkatle yaklaşmaları gerektiğini gösteriyor. Ama aynı araştırmalar, gençlerimizin ülkemizin başarı hikâyelerinden oldukça olumlu etkilendiklerine de işaret ediyor. “Biraz devlet, biraz Ak Parti” dışında kendileriyle pek ilgilenen kişi ve kurum olmadığını bizzat gençlerimiz söylüyor.
Genç seçmen, Syriza ve HDP’nin bazı noktaları benziyor diye neden ülkesinin başarı hikâyesinden vazgeçsin ve başarısızlığın ardından gelen meçhul zafere yatırım yapsın? Tamam, Tsipras ve Demirtaş’ın benzerliklerini kabul edelim ama Demirtaş’ın örgüte kararlı desteğini ve toplumun vicdanının mahkum ettiği 6-8 Ekim vahşetindeki başlatıcı rolünü gençlerimiz unutabilirler mi? HDP’nin çözüm sürecinde olduğu gibi seçim stratejisinde de kurnazlığı siyaset diye sunmasındaki samimiyetsizliği fark edemezler mi? Bunları bir tarafa koyalım. Recep Tayyip Erdoğan’ın karizması, yalnızca ironi, öfke ve nefret siyaseti ile söndürülebilir mi, söndürülebildi mi? Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun en dipten, yokluk ve yoksulluktan gelip en yükseğe tırmanma başarılarının yanında Tsipras ve Demirtaş’ın fazlaca sönük kalmaları gerçeği örtülebilir mi?
Kaynak: Yeni Şafak