Yine adalet

Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor” (Nisa/58). “…Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır” (Nisa/135). “…Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever” (Maide/42). “Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever” (Hucurat: 9)…

Müslüman toplumlarda adaletsizliklerin fazlaca olduğu, toplumun adalet için mücadele etmediği şeklindeki görüşler, birçok bakımdan ele alınmalıdırlar. Doğru yanları çok olduğu gibi önyargılardan da kaynaklı olabilirler. Yukarıda aktardığımız ayetler, ana rahmine düştüğümüz zamandan beri bize fısıldanan, ölene kadar da kulağımıza küpe yaptığımız kişiliğimizi oluşturan mayalar arasında bulunuyor. İhlaller, uygulama sorunları bir yana, kim ne derse desin, adalet kavramı, inancımızın ve ahlak anlayışımızın temellerinden.

Filozofların erdemler arasındaki birlik ve ahengi sağlayan erdem olarak bahsetmesinden de belli ki, adalet kolayca tarif edilip anlatılamıyor. Tıpkı diğer tarifi zor şeyler gibi, iman gibi, hayat gibi, sevgi gibi, adaletin de varlığından eminiz, onsuz olamayacağımızı biliyoruz.

Diğer erdemlerin ifrat hali onları erdem olmaktan çıkarıyor, dert durumuna dönüştürüyor. Cömertlik iyi ama fazlası zarar ve israf… Merhamet iyi ama bir yere kadar, yoksa suçu ve suçluyu aklamak haline dönüşebilir. Minnet iyi ama aşırı bağlılık ve kendinden vazgeçme halini almadığı sürece. Çalışkanlık iyi ama rızık, kendine, ailesine ve topluma karşı sorumluluk mücadelesi olmaktan çıkıp iflah olmaz bir işkolik kılığına bürünmemişse… Ama adalet farklı, Andre Comte-Sponville’nin dediği gibi adalet, “mutlak anlamda iyi olan tek erdem”. O yüzden fazlasının hiçbir zararı bulunmuyor. “Adalet, diğer erdemler gibi bir erdem değildir. Hepsinin ufkudur adalet ve onların birlikte var olmalarının yasasıdır… Mutluluğun yerini tutmaz ama adaletten muaf mutluluk da olmaz.”

İnsanın kendisine karşı adil olmasından da bahsediyoruz ama aslında adalet, kendini toplumsal hayatta görünür kılan bir erdem. Adalet dediğimizde öncelikle hukuka uygunluğu kast ediyoruz. Buradaki hukuka uygunluk, sadece yasal olanla sınırlı değil hatta yasaların adil olmadığı durumlarda onların üstüne yer alan bir mana taşıyor. Ama her halükârda yasallık arayışı, önemli… Öyle canınızın çektiği, adil diye değerlendirmediğimiz durumlarda “isyan” çağrısı makul değil, kendisi adaletsiz. Adil olmak için öncelikle kendini yasaların ve başkalarının üstüne koymayı reddedebilecek bir olgunluk düzeyi gerekiyor.

“Adalet Bakanlığı” adlandırmamızda olduğu gibi hukukla ilgili kullanım, kavramın tamamen hukuk tarafından massedilmesine neden oluyor. Ama adaletin hukuku aşan, doğrudan doğruya hayatla, samimiyetle sınanabilen, eşitlik ve layık olduğu veçhile yapmak boyutu da var. Eşitliği de farklılıkları aynılaştıran bir manada anlamamak lazım. Eşitlik ilkesine uyacağım diye her talebeye sınavdan aynı puanı veren hoca, fazlasını hak edenlere karşı zalimce bir tutum içindedir aslında. Eşitlik, oyunun kurallarının herkes için aynı olması manasını taşımalı; adalet, haklarda eşitlik olarak anlaşılmalı.

İlk anda algılamakta zorluk çekebiliriz ama bazı düşünürler, adalet her toplumda şu veya bu ölçüde vardır, başka türlü bir toplum tasavvuru mümkün değil derken haklılar. Herhangi bir toplulukta mutlaka belli bir oranda adalete saygı olmak zorundaki insanlar işlerine güçlerine bakabilsinler. Zira adaletin karşıtı zulümdür; zulümle payidar olmak sadece bir yere kadardır. Adaletin bulunduğuna inanç olmazsa, yani adaletin karşıtı olan zulüm baskın gelmeye başlamışsa o toplumsal formasyonun aynı biçimde sürmesine imkân ihtimal yok. Toplumların refah, başarı, verimlilik talepleri ve onların karşılanması çok önemli ve değerli ama adalet bulunmuyorsa hiçbir kıymeti harbiyeleri kalmıyor. Adalet olmadan diğer değerler, değer olmaktan çıkıyorlar. Adaletin işleyişinde görülen aksaklıklar, ki her adalet aksaması zulümdür, giderilmez ise, günün birinde tüm mekanizmanın değiştirilmesi şart haline gelir. “Zulümle abat olunmaz” sözü, tamamen doğrudur; adalete dönülmemesi halinde akıbet berbat olur.

Bitirirken “adalet için yürüyoruz” diyenlere bir çift sözüm var: Yürüyüşün ana sloganı olan adalete layık olmak için toplumsal barışı asla bozmamak ve birliğimize kast edenlerle bir olmamak mecburiyetiniz var. Yoksa maksadınız karşıtına dönüşür.

Kaynak: Yeni Şafak

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41