Sanal ile hakikat, oyun ile hayat arasındaki farklılık giderek ortadan kalkıyor

Sanal ile hakikat, oyun ile hayat arasındaki farklılık giderek ortadan kalkıyor

Prof. Dr. Erol Göka ve Rıdvan Tulum, Çabuk Konuşma’da bu ay, Türk Dil Kurumu’nun yılın kelimelerinden, kavramlarından biri seçtiği “Kalabalık Yalnızlık” üzerine konuştular. Rıdvan Tulum sordu, Erol Göka yanıtladı.

Merhaba hocam, TDK 2024 yılının kelimelerinden, kavramlarından birini “kalabalık yalnızlık” olarak seçti. Buradan konuşalım istiyorum.

Kavram yeni gibi duruyor ama sadece yeni şöhret olmaya başladı, aslında akademide epeydir biliniyordu. Modern zamanlarda yalnızlık hissinin ve korkusunun artacağı hakkında yıllardır birçok görüş öne sürülüyordu, ama ilk kez 1953’te sosyolog David Riesman, Batı toplumlarındaki görünümün “yalnız kalabalık” olarak formüle edilebileceğini söylemiş ve aynı adla bir kitap yazmıştı. Zygmunt Bauman, 2011’de internet ve sosyal medyanın aslında görünenin aksine yalnızlık hissini daha da arttırdığını ifade edebilmek için Riesman’dan esinle “kalabalık yalnızlık” deyimine başvurmuştu. Yani kavramın patenti büyük sosyolog Bauman’a ait. Gördüğün gibi Riesman da Bauman da kavramı bir modern hayat eleştirisi çerçevesinde kullanıyorlar. Ancak son yıllarda ciddi bir bakış değişikliği gündeme geldi; yalnızlığın modernlikle birlikte artan bir sorun değil de modern yaşamın kabul edilmesi gereken bir görünümü olduğu şeklindeki görüş, akademide yerleşmeye başladı.

Yani şu an hepimiz bu tanımın kapsama alanında mıyız?

Maalesef büyük çoğunluğumuz öyle. Bugün bir terapist arkadaşım, kendisine gelen danışanlarla yaşadığı en büyük sorunlardan birinin hemen hemen tüm danışanlarının telefonlarını seansta yanlarına almak istemeleri olduğunu söyleyince bundan iyice emin oldum. Yanlarına almakla kalmıyor 50 dakikalık kendilerine ayrılan görüşme zamanı boyunca sosyal medyadan kendilerine gelen mesajlara bakmak ve cevap vermek de istiyorlarmış. İnsana pes dedirten bu talep niye oluyor? Konuştuğumuz “kalabalık yalnızlık” haleti ruhiyesi nedeniyle. Hem aslında yapayalnız olduğu için terapiye gelmek istiyor hem de seansta bile çoğunu hiç tanımadığı ağdaki insanlarla bağlantıda olmaktan vazgeçemiyor.

Sadece senin, benim gibi bazılarımız bu tünelden çıkmış olabiliriz. Merak ettiysen anlatmaya çalışayım niye bizim gibileri ayırdığımı…

Elbette…

Anlatayım. Bu sözünü edeceğim olguyu Rahmetli Mevlâna İdris kardeşimin vefatından sonra fark ettim. Sanıyorum baş sağlığı ve rahmetli hakkında söyleşi yapmak için en çok arananlardan birisi de bendenizdim.

Evet, sizden yazı isteyenlerden biri de bendim.

Evet, hatırlıyorum. Bu halden asla mutazarrır olmadım elbette ama ters bir şey vardı. Zira biz Mevlâna kardeşim ile ömrü hayatımızda sadece iki kere yüz yüze karşılaşmıştık ve her ikisinde de birçok başka kişi olduğundan dertleşmeye vakit bulamamıştık. Ne o benim ne ben onun özel hayatını ve dertlerimizi bilirdik. Ama sosyal medya görünümlerinden ve yazılarımızda birbirimizden bahsedişlerimizden yola çıkarak hemen herkes bizi kardeş kadar yakın dost sanıyordu.

Seninle de öyle değil mi? Sadece birkaç toplantıda karşılaştık. Her ay sosyal medya marifetiyle şu kısa konuşmaları yapıyoruz. Yoksa birbirimizi hemen hiç tanımıyoruz. Ama evet tam da insanların hissettikleri gibiyiz kardeş kadar, baba-oğul kadar yakınız. İşte böyle hallere bakarak ben sosyal medyada bile hasbi, samimi rabıtanın mümkün olduğunu düşünüyorum.

Evet insanların çoğu sosyal medyada tıpkı sosyal medya patronlarının ve mühendislerinin onlardan istediği gibi kendilerini göstermek ve like için bulunuyorlar. Kalabalık yalnızlık rollerini yerine getiriyorlar. Ama kendimize dair verdiğim misallerden de anlaşılacağı üzere hasbiliği ve samimiyeti öne çıkararak bu zilleti kırmak mümkün…

Galiba tam olarak samimiyetle çözülebilir bir mesele bu. Son olarak şunu sormak istiyorum: İnsanlar, yapay zekâ ile arkadaşlık kuruyorlar, hatta onlara belli karakterler ve kişilikler tanımlıyorlar. Bu bana aşırı garip geliyor, yalnızlıklıktan mı kaynalanıyor bu veya onu körüklüyor mu?

Rıdvan Rıdvannn! Görmüyor musun yapay ile gerçek, sanal ile hakikat, oyun ile hayat arasındaki farklılık giderek ortadan kalkıyor. Daha dur, henüz filmin başındayız, yapay zekaânın bizim zavallı zihnimizden, robotların biz gariban insan evlatlarından daha zeki ve güçlü, dahası daha güvenilir olduğunu anladıkça iyice terk edeceğiz birbirimizi. Robotuyla evlenen Japon şaka falan yapmıyor şair!

Kaynak: Cins Dergisi, Şubat 2023

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41